9 Şubat 2013 Cumartesi

Kos'tan Karacasöğüt'e...

24.06.2012

Cazibesinden ziyade mecbur kaldığımız için girdiğimiz Bağlar koyundan sonra rotamızı Kos'a çevirdik. Bağlar koyu tur tekneleri ile dolup taşmış , rakı içilecek yeri olmayan , gözlemecilerin barındığı sevimsiz ve kalabalık bir koy. Denizin maviliğine doğru uzanan upuzun ince iskelesinden koşup denize atlamak dışında pek de bir albenisi yok kısaca..

Bugün rüzgar da bizden yana ve iskeleden ayrılmak dışında hiç motora gerek duymadan, ve hatta rüzgarın tadını çıkarmak için biraz da yolu uzatarak 4 saat kadar sonra Kos'a varıyoruz. Şehrin biraz dışında kalan marina yerine merkezde, belediyeye ait limana girip kuzey tarafında özel teknelere ayrılmış alanda bulduğumuz bir yere bağlandık. Bir çok Yunan adasında olduğu gibi burada da herhangi bir sorgu sual yok girişte.

 
Karaya çıkıp esas ziyaret sebebimiz olan Caravel restaurantı bulma misyonumuza başlıyoruz, ki zaten limanın sadece bir sokak arkasında olduğunu fark etmemiz uzun sürmüyor. Caravel restorant daha evvelden Bodrum kış sezonunda yaşlı bir kaptanın açtık tuttuğu meyhanede tanıştığımız İbrahim abinin sahibi olduğu salaş bir yunan balıkçısı. Ouzo dışında Rakı da servis ediliyor, her türlü deniz

ürünü ve domuz eti de cabası.. İbrahim abi bizi hatırlıyor ve son derece misafirperver karşılıyor, siparişimizi verip restoranın önünden direk kendimizi kardeş maviliklere bırakıyoruz... Huzurlu bir akşam yemeğinin ardından çok da geç olmayan bir saatte teknemize dönüp yatıyoruz, yarın yine ufuklar bizi beklemekte.

25.06.2012

Sabah demir alıp bir gün önceden beridir kesilmeden devam eden kuzeyliyle yelkenlerimizi dolduruyor ve rotamızı Gökova Körfezi'ne çeviriyoruz. Daha önce en uzak Çökertme'ye kadar girdiğimiz bu eşsiz körfezi en  doğusuna kadar giderek devamında güney tarafındaki koyları keşfetmek amacımız. İlk gün akşam üstüne yakın Bodrum'un doğusundaki Kargıcak koyuna varıyoruz ama keşke ilk kez gelmek için daha sakin bir havayı seçseydik diyoruz; koy rüzgara çok açık ve kıyıya yaklaştıkça bile derinlik fazla azalmadığı gibi yosun olan zeminde demir tutmak çok zor. Ancak üç denemeden ve komşu teknedekilerin yardımıyla yosunların arasında bir parça kumluğa denk getirerek demirleyip oldukça tedirgin bir gece geçiriyoruz.

26.06.2012

Sabah yola çıkarken niyetimiz hava kararana kadar yol alıp körfezin doğu ucuna varabilmek ya da mümkün olduğu kadar yaklaşmak idi. Son birkaç gündür bize sadakatle eşlik eden rüzgar da olmayınca sakin ama sıcak bir havada motorla, hızımıza göre karanlıktan önce varabileceğimiz en uzak nokta olarak gördüğümüz, Okluk Koyu / İngiliz Limanı'na doğru yola koyulduk. Oradan sonraki rotamızı da batıya doğru yolla koyları gezerek Knidos'u döndükten sonra Datça olarak düşünmüştük; evet düşünmüştük.. Uzun ve yorucu günün sonuna doğru ve koyun girişi görüş alanında, 1-2 saat mesafede iken aklımıza Karacasöğüt geldi. Burası Okluk'un biraz daha doğusunda, daha küçük ve sakin bir koy, yakın zamanda bir yerde okuduğumuz ya da duyduğumuz birşey aklımızda kalmış ve sonuçta yolu biraz uzatmak pahasına oraya gitmeye karar veriyoruz.
Koya girişte sancakta yelken okuluna ait özel bir iskele, karşı kıyıda ise yine biri özel, biri de köy muhtarlığına ait iki iskele var. Muhtarlığa ait iskelede boş bir yer bulup, birkaç gün kalma niyetiyle bağlanıyoruz.



Eğer o gün son anda bu kararı vermiş olmasak belki de burayı hiç görmeyecektik düşüncesini bugün hayal bile edemiyoruz, zira o günden sonra ayrılamadık Karacasöğüt'ten! Evet, Buzlu Beyaz'ın evi, bizim de köyümüz artık orası. Bütün gezi planlarımızı bir sonraki yaza erteleten, huzuruyla insanı öldürebilecek bir cennet köşesi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder