19 Aralık 2011 Pazartesi

Soğuksu..

30.08.2011

Yakamoz koyunda sakin bir sabaha uyandık, biraz yüzüp hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra Ölüdeniz rotasında daha çok  motorla, arada bir kendini gösteren rüzgarın da desteğini almak için cenovayı da açarak yola çıktık. Dört saat kadar süren bir yolculuktan sonra yaklaşık yirmi mil güneydoğudaki Gemiler Adası'na vardık.

Adanın kuzeyi, neredeyse bütün mavi tur teknelerinin konaklama yeri olduğundan özellikle bu mevsimde büyük teknelerin işgaline uğramış çok kalabalık bir yer. Adanın batısında ana karada önünde plajı olan ve hoş görünen birkaç restauranta doğru çeviriyoruz yönümüzü, ve böyle yerlerde alışılageldiği üzere hemen bir bot yaklaşıp kıçtan kara olmamıza yardım edip bizi karaya çıkarıyor. Uzaktan görünen hoş ve salaş görünüşünün aksine rezalet bir yer; elektrik ve su olmadığı gibi buz da olmadığı için, 'keşke hiç söylemeseydik' dediğimiz rakımızı ılık içmek zorunda kalırken, içimizde durumun daha da kötü olacağı hissi oluşuyor ve yanılmıyoruz da. İki duble rakı ve iki dilim peynir ile söğüşe seksen lira gibi inanılmaz bir fiyat talep ediyorlar. Konu hakkındaki hislerimizi küfür dağarcığımızda cimrilik etmeden belirtip kırk lira daha hafiflemiş bir şekilde ayrılıyoruz.

Ama "gökkuşağının oluşması için önce yağmur yağması gerekirmiş" denir, bizim de gökkuşağımız yaklaşık bir saat süren yoldan sonra "Soğuksu" koyu oluyor. Burası, bütün seyir boyunca gördüğümüz en güzel koylardan birisi. Koyun tamamında kıyıya iki metre kalana kadar yaklaşıp kıçtan kara olabiliyorsunuz. Su oldukça derin olduğu için demir halatınızı uzun tutmakta fayda var.


Burada da karaya bağlanmamıza yardım etmek için, tepedeki restauranta ait bir bot yanımıza geliyor ve
gezimizdeki en ilginç karakterlerden biri olan Ergün'le tanışıyoruz. 
Ergün, askerden dönüşünü kutlamak için denize açıldıkları bir gece, balık avlamak için kullandıkları dinamitin erken patlaması sonucu bir elinin tamamını diğerinin ise iki parmağını kaybetmiş 25'li yaşlarında güneşten tupturuncu olmuş bir genç. Buna rağmen yaşama sevincinden ve yüzündeki gülümsemeden hiçbir şey kaybetmemiş ve o haliyle bile  kullandığı bota ve halatlara olan hakimiyeti hayranlık uyandırıcı. Bize yukarıdaki restaurantın saat yedide açılacağını söylüyor, ancak o zamana kadar henüz birkaç saat vakit olduğundan teknede buz kalmamış olması bizi bir an paniğe sevk etse de Ergün bu sorunumuza da çözüm buluyor. Biz de takas yöntemi, buzu alıp votkalı pembe kokteylimizi kendisiyle paylaşarak teşekkür edip teknede başlıyoruz Soğuksu keyfine. 

Akşam saat yediye yaklaşırken Ergün bizi botla karaya çıkarıyor, ilk müşterileri bizdik restaurantın ama bu başımıza ilk defa gelmediği için çalışanların şaşkın yüzlerini de pek yadırgamıyoruz. Bize ayrılan masaya oturup rakımızı söylerken karşımızda mangal ateşi hazırlanıyordu. 

Burada mangal için kömür kullanmıyorlar, korlaşana kadar dışarıda yaktıkları odunları mangala koyup onun üzerinde hazırlıyorlar ızgaraları. Ve ızgaraları demişken; yediğimiz en leziz, en taze yemeklerden biriydi. Fix menü çalışıyorlar ama herşey özenle hazırlanmış ve çok cömert porsiyonlarla sunuluyor. Dört beş çeşit soğuk meze ve bir ara sıcağın yanı sıra seçeceğiniz bir ızgara (tavuk, balık, et) için kırk lira, içtiğiniz içkiyi ise ekstra ödüyorsunuz. Bir otuzbeşlik rakıya otuz lira ödedik ve hayranlıkla şaşkınlığımızı saklamaya çalışarak işletmeci Ali Bey'e iltifatlarımızı sunup, en güzel gecelerimizden birini geçirmiş olarak teknemize döndük.


Soğuksu Restaurant, Ali Bey 0533 811 05 59

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder